Rusya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rusya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Nisan 2010 Salı

St. Petersburg 2

Eşim ile beraber yaptığımız Rusya turumuzdan 2 sene sonra eşim beni Türkiye'de bırakıp bir kere daha St. Petersburg'a gittti. Bu sefer yanında annesi ve dedesi ile.
Yine trenle yapılan bu yolculuktaki amaç, dedesinin uzun süreden beri görmediği kuzenini görmekti.
Daha önce paylaştığım şehir merkezi fotoğraflarını tekrar yayınlamayacağım ama şu güzel yerleri tekrar göstermek istedim.
Daha önce, sadece şehir merkezini gezdiğimizi ve şehir dışındaki güzelliklerden mahrum kaldığımızı söylemiştim. Eşim buralara giderek çok güzel fotoğraflar çekti.

Petergof, Rusların Versay (Versaille) şatosu denilen yer, bahçeleri, su kanalları ile muhteşem bir güzellik sunuyor.
Petergof yolu üzerinde, St. Petersburg'un 30 km. kuzeybatısında, 1708 yılında Petersburg'u korumak için yapılmış Kronstadt'a uğradılar.
Bir başka gün 24 km. güneyde olan Ekatarina nın sarayı veya Pushkino bölgesindeki (Tsarskoye Selo) saray diye geçen yere gittiler.
Great Peter, eşi, Ekaterina 1 e hediye olarak verdiği bu saray daha çok Ektarina 2 ile anılmış.


Bu güzellikleri kaçırmak istemiyorsanız, yapacağınız Petersburg gezisini en azından 5 gün planlayın ki, hem şehir dışındaki bu yerlere hem Hermitage müzesine hem de şehir merkezine gidip rahat rahat gezebilirsiniz.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Rusya Federasyonu, 2007 Bolum3, St. Petersburg

Üstüste 2. gece yine trendeydik, bu sefer Moskova'dan St. Petersburg'a gidiyorduk. Gece 10'da bindik trene ve Nati, vatandaşları ile sohbet ederken ben de uyumaya başladım.
Sabah 6 gibi indik ve Italya tatilini beraber yaptığımız Umit, bizim Rusya gezimizde St. Petersburg'da yaşıyordu ve bizi karşıladı.
Önce Ümit'in evine gidip biraz kestirdik ve şehir turumuza başladık.
Bizim deli dediğimiz ama tüm dünyanın "great" dediği Petr, zamanında Rusya'ya avrupai bir şehir inşa etmeye karar vermiş ve uzun yıllar Avrupa'da yaşayıp, zamanının mimarisini, teknolojisini Rusya'ya getirmiş. Gerçekten de St. Petersburg'da Almanya, Hollanda, Italya mimarisine benzeyen bir çok yapı var.
Sadece mimariyi değil, bilhassa Almanya'dan insan da getirmiş, eşimin büyük büyük babası da bu zamanda St. Petersburg'a gelenler arasında.
Mimariye bir örnek aşağıda mesela.
Sadece kiliseler değil normal evlerden bile tarih ve sanat fışkırıyor. Bu bina bir kitabevi mesela.
Neva nehrinin küçük kolları şehri sarıyor ve şehre çok güzel bir görünüm kazandırıyor. Yolumuzda Kan Kilisesi vardı.
Bu güzel kilisenin keyfini çıkarıp Louvre'dan sonra dünyanın en büyük 2. müzesine, Hermitage'a doğru ilerledik.
Müze, başlı başına bir gün gerektirdiğinden içeri girmedik. Maalesef yapamadığımız o kadar çok şey kaldı ki, bir daha Petersburg'a gelmek için mazaret oldu. Gerçi eşim ailesi ile bir defa daha Petersburg'a giderek yapamadıklarımızın hepsini yaptı :)
Eşimin yaptığı gezinin fotoğraflarını da bir sonraki postta paylaşacağım.

Hermitage'ın içinde bulunduğu meydan uçsuz bucaksız, şehrin merkezinde bu kadar büyük alanlar olmasına şaşırarak ilerledik.
Yolumuzun üzerindeki her yer ilgi çekiciydi, tiyatro, opera binası, nehrin kolları, deniz fenerleri, ana nehir olan Neva üzerindeki gemiler, küçük bir yarımada, yürüyerek gidebileceğimiz her yere gittik.



Son fotograftaki park, yeni evlenenlerin uğrak yeri, nehrin kıyısında.


Turumuzun sonuna doğru küçük yarımada'yı gezip metro ile eve döndük.

 

Eve dönerken markete uğrayıp hazır pelmeni aldık. Pelmeni, bizim mantının büyüğü, içinde kıyma var ama daha büyük olduğu için kıyma hissediliyor :) Kıyma yerine kayısı, vişne gibi meyveler de konulup tatlı olarak ta yenilebiliyor. Tabi ki ister yemek ister tatlı olsun üzerine ekşi krema (sour cream) koyuyorlar.
Netten bulduğum bir pelmeni fotoğrafını da eklemek istiyorum.


Akşam güzelce uyuyp ertesi sabah, servis ile Petersburg havaalanına gittik, otobüs içindeyken Lenin heykelini fotoğrafladık. 

Moskova aktarmalı uçağımız ile İstanbul'a döndüğümüzde çok güzel bir haftayı geride bırakmıştık.