isviçre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
isviçre etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2012 Salı

Basel, Isvicre, 2010

Barcelonaya gitmek icin Baselden buldugumuz ucuz ucak biletleri sayesinde Basel'de yarım gün geçirdik. Couchsurfingden bulduğumuz Dominik, bize evini açtı. Kasımda, Basel cok soğuktu ve uyuduğumuz odada ısıtıcı yoktu :) ama en azından kafamızı sokacak bir evimiz vardı.
Baselde en aklımda kalan nokta, aşağıdaki fotoğraflarda görülen kilisede parti verilmesi. Gerçekten ben de inanamadım ama bir konser-parti afişini görünce ve Dominik bu partilerden birkaçına katıldığını söyleyince ikna oldum.


Basel'de küçük bir tur atıp, merkez kiliseyi, deniz kıyısını, parlamento binasını ve çevredeki dükkanları gezip döndük.






Basel şehri Isvicre'de olmasına rağmen Basel-Mullhouse havalimanı Fransa ülkesi sınırları içinde, havalimanından Fransa-Isviçre ve Almanya çıkışlarını kullanarak ilgili ülkelere gidebilirsiniz, Baselden havalimanına ulaşım belediye otobüsleri ile oluyor ve ana tren istasyonuna bırakıyor.

27 Aralık 2011 Salı

Zurih, Isviçre, 2010

2010 ayının kasımında, kurban bayramı zamanı, hazır vizemiz varken, Barcelonaya gidelimmi diye dusunuyorduk ve Isvicrenin Basel sehrinden, Barcelona'ya 20€ ya easyjet ile bilet olduğunu farkedince, kendimizi pegasusun sayfasında bulup, Zurih gidiş, Basel dönüş bileti almamız bir oldu.
3 gece-4 günlük bu turumuzda, önce Zürihe geldik. Aradan 1 seneden fazla geçtiği için ve gezi sırasında not almadığım için, aklımda yazı anlamında fazla birşey kalmadı fakat fotograflarımız halen duruyor.

Zurih yürüyüşümüzü yine Lonely Planet kitabına ve haritasına göre yaptık.
St. Peters, Fraumünster, Grossmünster gibi kilislerden geçip göl kıyısına geldik.




Bu saatli kiliselerden birine çıktık, çevreyi fotoğrafladık.





Kasım ayı olduğundan yağmurlu ve soğuk bir hava vardı bu yüzden çok gezemedik Zürihte. Buna rağmen güzel mağazaları ve cafeleri ile huzurlu bir şehir havası aldık,
son 2 fotoğraf ta makro sevenler ve çikokalata tutkunları için :)

16 Mart 2010 Salı

Italya ağırlıklı Almanya-Avusturya, bölüm 3,(İsviçre - Almanya)

Bölüm 1 için tıklayın...
Bölüm 2 için tıklayın...

Como gölü kıyısında kuzeye doğru İsviçre sınırına ilerledik, İsviçre o zamanlar Schengen ülkesi olmadığından vize ile giriliyordu; fakat altımızda Almanya plakalı araba olduğu için bir problem yoktu, sonuçta Almanya'ya gidiyorduk, İtalya sınırındaki 2 polis vardı ve İsviçre sınırında ise sadece tek polis, İsviçre otoban kartı almayıp (Almanya'ya gidiyoruz diye çamura yatabilirdik) direkt devam edebilirdik; ama kartı aldık ve İsviçrenin Heidi'sinin memleketinin güzellikleri çıktı karşımıza.
Bu eşsiz manzaraya bakarak 1 saat geçirdik ve Almanya'da Ümit'in yaşadığı Giengen adlı küçük kasabaya dönmeden önce bir İsviçre kenti de görelim diyerek Zürih'e ilerledik.
Zürih bir göl kıyısına kurulmuş modern ve pahalı bir kent, Mcdonalds'daki normal bir menüye 10€ verdik ve şehri gezdik.
Tüm tatilin yorgunluğunu bir an önce gidermek için Giengen'e döndük.

Ertesi gün Ümit çalışmaya gittiğinden biz Ünsal'la en yakın büyük kent olan Stuttgart'a gittik, trenlerin tam dakikasında gelmesi İstanbul'da yaşayan bizleri şaşırttı :)
Stuttgart'ta önce Türk konsolosluğuna sonra şehir merkezine gittik.
Dünya kupası atmosferi çok güzeldi Almanya ve Avusturya şehirlerinde, şansımıza o gün Stuttgart'ta Hırvatistan - Avustralya maçı vardı ve biz stada gidemesekte maç öncesi atmosferini yaşadık, havayı hissettik.

Stuttgart dönüşünde trenle önce Ulm'e uğrayıp Giengen'e geri döndük.


Ertesi gün yine hep beraber Rothenburg ob der Tauber adlı tarihi kente gittik. Rothenburg 2. Dünya Savaşı sırasında yerle bir olmuş surların içinde kalan ve Tauber nehrine bakan bir kent, şehir savaştan sonra aynı şekilde kurulmuş, şehrin anlamı ise "Red fortress above the Tauber"
Şansımıza şehirde festival vardı: Meydanda içecek yiyecek satan dükkanlar ve birçok turist vardı, surların dışındaki küçük parkta akşamki tiyatro gösterisine hazırlanan grubun hocası yanımıza gelip bizi tiyatroya davet etti, Türk olduğumuzu öğrenince şaşırdı.

Akşam Giengen'e geri döndük ve bir kafede Meksika Arjantin dünya kupası maçını Hefe Weisen (Wheat Beer) eşiliğinde seyrettik, seyreden diğer kişiler beni Arjantinli sandı, mutlu oldum :)

Ertesi gün Ümit bizi Münih havaalanına bırakmadan önce Münih merkeze gelip birkaç fotoğraf daha çekmek istedik ve gelir gelmez sabah erken saatlerde eşofmanlı - şortlu inanılmaz bir kalabalık vardı, o anda Münih maratonu sandığımız; ama sonradan olmadığını anladığımız bir koşu aktivitesi varmış.
Turumuz Ümit'in bizi havaalanına bırakması ile birlikte son buldu.
İlk yurtdışı seyahatimiz bu şekilde inanılmaz keyifli ve bir o kadar da yorgun geçti.
Bu yorgunluğun hiçbir şey olmadığını ileride daha iyi anlayacaktık.