Prag için tıklayınız...
Akadaşlarımız Petr ve Blanka arabaları ile bizi Brno ya bıraktılar ve onlar işe biz ise tren istasyonuna ilerledik. Tren biletlerini daha önceden www.oebb.at internet sitesinden almıştık.
Viyana'ya geldiğimizde, daha önceden www.couchsurfing.com sitesinden bulduğumuz Marianne'in evine gitmek üzere otobüse bindik.
Otobüsten indiğimizde önce ters tarafa doğru yürüsekte (elde harita ile dolaşırken en kötü an, kesişim noktası bulunmayıp ters tarafa doğru yürümek oluyor, bir de metro çıkışlarında nerden çıkılacağı kestirilmiyor) yolumuzu doğrulttuk ve Marianne'e geldik. Bilmeyenler için couchsurfing sitesi, gönüllülük esasına dayanan, evini bir yabancıya açmak için oluşturulmuş bir platform. Üyelere, şu gün şehrinize geliyoruz, müsait misiniz diyorsunuz, evet diyen kişide konaklıyorsunuz. Sadece konaklamak değil şehirle ilgili soru sormak, bilgi almak, tüyo almak, şehri gezdirecek gönüllü bir kişi bulmak için de kullanılıyor.
İlk couchsurfing tecrübesi yaşadığımız Marianne, Viyana'nın en işlek alışveriş caddesi üzerinde bir sokak içinde 4 odalı bir evde oturuyor. Evine geldiğimizde, bize 1 oda - 1 mutfak - 1 banyodan oluşan kısmı verdi. Meyve suyu ikramından sonra (tabi bizde elimiz boş gitmedik lokum götürmüştük) anahtarlarımızı aldık ve dışarı çıktık.
Akşam üzeri saat 5 gibi dışarı çıktık ve merkezden biraz ters taraftaki Schönbrünn sarayına gitmeye karar verdik. 24 saat boyunca geçerli olan toplu taşıma kartı aldık ve Schönbrünn'e gittik ama 5 te kapanıyormuş, o yüzden giremedik. Metro da 3 aktarma yapmamıza rağmen (2şer istasyon ara ile) sitemi hemen çözdük.
Yakınlardaki bir markete giderek sandviç yapmak için malzeme aldık ve bira-cips alarak evimize :) gittik.
Ertesi gün ki bugün de Viyana'da kalıp sabah erkenden Budapeşteye gidecek trene binecektik tüm gün Viyana'yı gezmeliydik.
Turumuza dün giremediğimiz Schönbrünn'de başladık. Eğer 1 gün daha Viyana'da kalıyor olsaydık bu günü tamamen burada geçirebilirdik.
Bu güzel saraydan ayrılmak zor oldu ama önümüzde gidilmesi gereken birçok yer vardı.
Belvedere Sarayına giderken yolumuzun üzerinde Karlskirsche vardı.
Belvedere sarayıda Schönbrünn gibi etkileyiciydi.
Daha sonra günlük metro hakkımız bitene kadar genellikle metro ile geri kalan zamanda da yürüyerek Viyana turuna devam ettik.
Üniversite, müzeler, tarihi binalar, tiyatrolar ile Viyana tam bir sanat şehri.
Avusturya nüfusunun %10 unun Türk olduğundan daha önce bahsetmiştim, Viyana'da bunu fazlasıyla hissettik.
Alman döneri (dürüm içinde kuru kuru döner yerine güzel bir sos ile veriyorlar) yiyerek enerji toplayıp yolumuza devam ettik.
Gün içerisinde Schnitzel yemek için yer aradık ama hem zamanımızın az olması hem de pahalı olmasından dolayı yiyememiştik. Sonunda evimizin sokağında bir schnitzelci bularak hedefimize ulaştık :) restorandaki tek görevli arkadaşın Türk olduğunu belirtmeme sanırım gerek yok.
Her zaman olduğu gibi çok yorulduğumuzdan ve ertesi gün erken kalmamız gerektiğinden eve dönerek Marianne ile vedalaştık ve uykuya daldık.
Yarın Budapeşte macerası...
Avusturya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avusturya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Mart 2010 Salı
12 Mart 2010 Cuma
Italya ağırlıklı Almanya-Avusturya, bölüm 1,(Avusturya)
Merhabalar, ilk postumu yurtdışında yaptığım ilk gezi olan Italya gezimiz hakkında yazmak istiyorum, 2006 yılında o zamanlar Almanyada çalışan ortaokul başından beri arkadaşım olan Ümit ile Italya planlarımızı yaptık, Ümitin kardeşi Ünsal ile Istanbuldan Lufthansa ile Münihe gittik(bilet fiyati 2 yön 330 TL). Ümit evli olduğundan eşi (o sırada 7,5 aylık hamile idi, saygılarımı sunarım, bizimle aynı tempoda gezdi resmen) ve kızı ile Münih havaalanında bizi karşıladılar.
İlk defa yurtdışına çıktığımdan herşey farklı gelmeye, o an başladı.
Ümit in arabası ile turumuzu yapacağımızdan www.viamichelin.com sitesinden gideceğimiz rotanın yollarını print alarak hazırlamıştım, elimizde arkadaşımdan ödünç aldığım Dost yayınevinin yayınladığı Italya kitabı ile gezimize hazırdık,
ilk gün Ümitin daha önce gittiği Avusturya'nın Salzburg ve Innsbrück şehirleri vardı programımızda,
Araba ile giderken Almanya otobanlarında kısmen hız sınırı olmadığı, kurallara uyulmassa cezaların oldugu ve kamera ile kontrol yapıldığı ve tüm otobanların ücretsiz olduğunu öğrendik, Almanya dan Avusturyaya girmek Tekirdağ dan Istanbula gitmek (Istanbul il sınırı) gibi olmasından dolayı şaşırdım, avrupa serbest dolaşım hakkının güzelliğini o anda idrak ettim :)
Almanya otobanları ücretsiz ama Avusturyaya girdikten sonra bir benzin istasyonuna gidip belli bir süre geçerli otoban kartı alıp araba camına yapıştırılması gerekli, bu işlemi gerçekleştirip Salzburg tabelalarını takibe başladık.
Salzburg a geldiğimizde diğer şehirlerde de yapacağımız gibi önce Zentrum (şehir merkezi) tabelasını takip edip sonra P (Park tabelası) görmekti, arabamızı park edip Salzbrug turumuza başladık.
Salzburg kalesinden şehir görünümü:
Araba ile giderken Almanya otobanlarında kısmen hız sınırı olmadığı, kurallara uyulmassa cezaların oldugu ve kamera ile kontrol yapıldığı ve tüm otobanların ücretsiz olduğunu öğrendik, Almanya dan Avusturyaya girmek Tekirdağ dan Istanbula gitmek (Istanbul il sınırı) gibi olmasından dolayı şaşırdım, avrupa serbest dolaşım hakkının güzelliğini o anda idrak ettim :)
Almanya otobanları ücretsiz ama Avusturyaya girdikten sonra bir benzin istasyonuna gidip belli bir süre geçerli otoban kartı alıp araba camına yapıştırılması gerekli, bu işlemi gerçekleştirip Salzburg tabelalarını takibe başladık.
Salzburg a geldiğimizde diğer şehirlerde de yapacağımız gibi önce Zentrum (şehir merkezi) tabelasını takip edip sonra P (Park tabelası) görmekti, arabamızı park edip Salzbrug turumuza başladık.
Salzburg kalesinden şehir görünümü:
Mozartın doğduğu ev: Mozarts Geburthaus:
diğer fotolar:
Salzburgdan sonra arabamıza atlayıp Innsbruck a geldik, Alp dağı eteklerindeki bu küçük şehir, merkezindeki kafeleri, nehri ve dağ manzarası ile bizi etkiledi,
daha önce kalacak yerlerimizi hazırlamadığımızdan (ilk turda bu hatalar olur) otel vs. aramak ile biraz zaman kaybettik ama şu şirin pansiyonu bulduk
Almanca bilen Ümit eşi ile çevrede dolaşırken sadece ingilizce bilen Ünsal ve ingilizce ve biraz italyanca bilen ben (o zamanlar Italyan kulture gidiyordum ve çat pat anlaşabiliyordum ama şimdi sayıları sayarken bile zorlanıyorum) bi restoran a oturduk, garson çocuğa ingilizcen var mı dedik, yok dedi, ben artislik yapıp italyancan var mı dedim eh biraz dedi, o sırada Ünsala dönüp ne yicez derken çocuk "abi Turk müsünüz?" deyince şaşırdık :) ama şimdi ki gibi Avusturya nüfusunun %10 unun Türk oldugunu bilseydim şaşırmazdım herhalde :) Sonuçta her 10 kişiden biri Türk Avusturyada :)
daha güzel Innsbrück fotograflarını 2006 dan 3 yıl sonra eşimle beraber yapacağımız (Kasım 2009) gezi postumda paylaşacağım.
sabah erkenden kalkıp uzun bir yolculuğa ve yıllardır özlemle beklenen Italya topraklarına ulaşmaya hazırdık.
devamı daha sonra
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)