27 Aralık 2011 Salı

Zurih, Isviçre, 2010

2010 ayının kasımında, kurban bayramı zamanı, hazır vizemiz varken, Barcelonaya gidelimmi diye dusunuyorduk ve Isvicrenin Basel sehrinden, Barcelona'ya 20€ ya easyjet ile bilet olduğunu farkedince, kendimizi pegasusun sayfasında bulup, Zurih gidiş, Basel dönüş bileti almamız bir oldu.
3 gece-4 günlük bu turumuzda, önce Zürihe geldik. Aradan 1 seneden fazla geçtiği için ve gezi sırasında not almadığım için, aklımda yazı anlamında fazla birşey kalmadı fakat fotograflarımız halen duruyor.

Zurih yürüyüşümüzü yine Lonely Planet kitabına ve haritasına göre yaptık.
St. Peters, Fraumünster, Grossmünster gibi kilislerden geçip göl kıyısına geldik.




Bu saatli kiliselerden birine çıktık, çevreyi fotoğrafladık.





Kasım ayı olduğundan yağmurlu ve soğuk bir hava vardı bu yüzden çok gezemedik Zürihte. Buna rağmen güzel mağazaları ve cafeleri ile huzurlu bir şehir havası aldık,
son 2 fotoğraf ta makro sevenler ve çikokalata tutkunları için :)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Eskişehir, Ekim, 2011


Türkiye’de Avrupai bir şehir görmek istiyorsanız Eskişehir’e gitmelisiniz. Yaşayanlar gözünde nasıldır bilmiyorum ama turist gözüyle gerçekten bir Avrupa şehrinden farksız. Kanalları, gondolları, ulaşımı, parkları ile birçok şehirden güzel.
Istanbul’dan Eskişehire birçok tren vardı, biz Cumartesi sabahı Eskişehir ekspresi ile 7 de Haydarpaşadan yola çıktık ve 4 saat sonra merkezdeki Eskişehir tren garındaydık. (Tren bileti 1 kişi tek yön 25 lira) Bu arada trenlerimizin de Avrupadaki trenlerden bir farkı olmadığını, çok daha rahat olduğunu ve restoran bölümü ile bir adım öne bile çıktığını söyleyebilirim.
Gardan inip aynı caddedeki Tekinoğulları otelinde kahvaltı dahil oda fiyatı 85 lira ödeyerek yerleştik ve Eskişehir turumuza başladık.
Önce 1 nolu tramvaya binip otogarın karşısındaki Kentparka gittik. Tabi karnımız acıkmıştı ve girişteki Kırımlı restorana girip çiğbörek-mantı-Balaban köftesi sipariş edip arkadaşlarımızla beraber yedik. Kentparkta plaj var ve yazın burada güneşlenip yüzme şansınız var. 


Ziyaretimiz zamanında problem olduğundan Esbotları kullanarak merkeze dönemedik ama tramvaya atlayıp Atatürk Lisesi durağında inip Odunpazarına geldik. 


Evler çok güzel, bakımları yapılmış, rengarenk, bazıları butik otel, bazıları firma, bazıları müze. Karikatür müzesi kapalıydı ama ücretsiz olan cam müzesine girdik. Camdan yapılmış olan eserler çok çok güzeldi, kesinlikle uğramalısınız. 



Atlıhana uğradık, lületaşı ve cam işçiliği hakkında bilgi aldık, yapılmış eserlere baktık ve yukarı doğru Kurşunlu Cami Külliyesini gezip daha da tepeye çıkarak Eskişehiri kuşbakışı görebileceğimi Şelale parkına geldik.





Yukarı yürümek bizi yordu ama aşağı iniş kolaydı, Odunpazarı girişindeki hediyelik eşya tezgahlarını gezip Eskişehire özgü haşhaşlı cevizli çörekten aldık. Odunpazarından tramvay yolundan Çarşıya doğru yürürken sağdaki ilk sokağın içinde Palmiye simitevini tavsiye ederiz. Bu çörek sayesinde marketten kendimize ıslak haşhaş ezmeside aldık :)

Merkeze gelerek 15 TL lik Gondol turu (4 kişi fiyatı) yerine kişi başı 1,5 tl lik Esbot ile kanal turu yaptık.


Gündüz hava 16 dereceydi ama güneş battıkça sıcaklık düştü, akşam yemeği için 222 deki Majha restoranda yerimizi ayırtmıştık, oraya gitmeden önce Haller gençlik merkezine gittik. Kapalı bir mekan olan merkezde birçok restoran ve hediyelik eşya dükkanı var, eski halini ve şimdiki halini fotograflardan gördük ve emeği geçenleri bir kere daha takdir ettik.
Majha restoranın ve birkaç rstoranın da içinde bulunduğu 222, Istanbuldaki Sortie tarzı bir merkez, Majha dünya mutfağı örnekleri sergiliyor, et ve balık yemekleri 20-22, tavuk yemekleri, pizza ve makarnalar 10-12 TL arası, Istanbul’dan sonra bu fiyatlar çok hoşumuza gitti. Yemekler mükemmel olmasa da fena değildi ama mekan çok güzeldi.
Ertesi gün otelde kahvaltımızı yapıp taksi ile Sazova parkına (bilim sanat ve kültür parkı) na geldik. Taksi 14 TL tuttu. Otobus ile gelmek isteyenler Odunpazarının oradan kalkan otobüslere binebilirler.
Sazova parkının daha %50 si tamamlanmış ama gerçekten dört dörtlük bir park, şu anda çocuklar için bir çok aktivite var, engelli çocuklar da düşünülmüş, onlar için de oyun alanı var, açılmamış ama tamamlanmış masal şatosu ve 1 TL ye ziyaret edilebilen gemi bize Disneyland havasi verdi. Geri kalan %50 de tamamlandığında Eskişehire tekrar gelmek üzere söz verdik :)






Zamanında McDonalds açıldığında bile satışları düşmeyen Pino burgerde hamburger tadıp, bir önceki gün tattığımız cevizli haşhaşlı çörekten tren için yanımıza aldık ama sıcak olduğundan dayanamayıp yarısını yedik.
Çarşıya kadar yürüyüp kahve dünyasında oturup 12:45 Başkent ekspresine binip Istanbula döndük.

24 Kasım 2011 Perşembe

Malta

Sirket seyahatleri sayesinde 2010 Ocak ve 2011 Subat aylarinda Maltada bulundum, 2. gidisim hafta arasina geldiginden, zamanım otel-ofis ve restaurant arasinda geçti fakat ilk gidişimde sirket arkadaşım sayesinde 1,5 gun tur yapmistik.

Malta 3 adadan olusuyor. Ana adanın adı Malta, kuzeydeki buyuk adanin adi Gozo ve sanirim 1 ailenin yasadigi kucuk ada ise Comino. Malta adasinin kus bakisi 2 ucu arasi 22-23 km sadece fakat Maltalılar için orası koca bir dünya. Örneğin Maltalı bir ofis arkadaşımın evi Malta adasının kuzeyinde ve ofisimiz ise doğuda, yemek için başkentleri Valetta'ya gittiğimizde "keşke evim yakında olsaydı şimdi 20 dakika daha araba kullanıcam" demişti.
Enteresan bir başka bilgi ise adada az sayıda plaj olması, genellikle taşlık ve kum olan plajlarda ki sanırım 4 adet sadece yer bulmak yazları çok zor oluyor.

Maltaya direk olarak Malta airlines aracılığı ile THY uçuyor ama biletinizi kesinlike airmalta.com dan almanızı tavsiye ederim, aynı uçak için THY ye 100-150 lira fazla ödeyebilirsiniz. Havaalanına indiğinizde polis noktasının önündeki masalardan registration form gibi bir formalite formunu doldurmalısınız ama içeriye giriş rahat.
Malta'da birçok ingilizce kursu olduğundan çevrede çok genç var bilhassa St. Julian bölgesi kursları ve gece hayatı ile meşhur.Maltalı genç kızların gece kıyafetlerinden dolayı şaşırabilirsiniz 15-16 yaşındaki kızların %80 i çok kısa etek giyiyor. Koyu katolik ülke, boşanmak ve çocuk aldırmak yasak ama striptiz klupleri de var.

Malta'da St. Julians, Sliema, Valetta, Mdina ve Mosta'yı gezdik. Valetta ve Mdina çok güzeldi bence.
Kaldığım otelin önündeki plaj ve deniz manzarası şöyleydi. Ocak şubat ayında oda fiyatı 65 € ve açık büfe kahvaltı dahil. Corinthia Marina hotel (http://www.marinahotel.com.mt/home) reklamını fotoğraflarla süsleyelim.





Once Valetta'dayız, başkentleri, parlemanto burada ve Malta'lı bakanlar ile karşılaşabilirsiniz.Aşağıdaki fotoğrafların birinde göreceğiniz denize nazır toplar, Osmanlılardan korunmak için yapılmış ve Maltalıların bir çoğu Osmanlının buraya girememesini gururlu bir şekilde anlatıyor. Şehirde denize dik sokaklar var, sebebi de genellikle sıcak günlerde, denizden esen rüzgarın içerilere kadar girmesini sağlamak. Çok şirin cafeleri de var ve parlemantonun oradaki Cafe Cordina'yı tavsiye ederim.














Baskentte deniz kenarinda aksam yemeğimizi yiyip otele dönmüştüm. Ertesi gün önce hava güneşli olduğundan çocuklarıyla beraber kumsalda oynayan arkadaşımızı hem de bir Malta kumsalı görmek için deniz kenarına geldik.
Daha sonra da Mdina adlı şehre geldik.




Mdina yüksek bir tepede (Malta'ya göre tabi) olduğundan denize kadar kara görmek mümkün. Ayrıca cam işlemeciliği de yapıyorlar, çok hoş renkli renkli camları var.

Mdina'da kahve molası verip Mosta kentine gittik. Buranın özelliği de Avrupa'nın en büyük kiliselerinden birini barındırması.
Sıra geldi yemeklere. Malta ada ülkesi fakat deniz ürünleri yeme oranı çok düşük hatta geleneksel Malta yemeği enteresan bir şekilde tavşan :) ben tavşan yemedim ama pizza-makarna-deniz ürünleri bol bol şarap ve Maltanın birası Cisk ten güzel bir şekilde yedim, içtim. Belki bir yaz döneminde tekrar gidersem deniz fotoğraflarını da eklerim.




2011 Kasim ayinda, bu sefer esimle birlikte Malta'ya gittik, ve daha once gezdiğim yerlere ilave olarak, Valetta karşısındaki 3 Cities e ve Gozo adasını gezdik.
3 cities, başkent Valetta'nın tam karşısında 3 adet burundan oluşan şehirler (mahalle diyelim) topluluğu. Marinası, restaurantları, klasik Malta evleri ile gezmesi zevkli bir yer.






Hafta sonunun diğer gününü, ana adanın kuzeyindeki diğer adaya, Gozo'ya giderek değerlendirdik. Arkadaşlarımız sağolsun bu turu araba ile yaptık fakat arabanız yoksa, Gozo'da Hop On Hop Off otobüslei ile turunuzu yapabilirsiniz.

Malta, Cirkewwa feribot terminalinden Gozo, Mgarr terminaline geldik. Kış dönemi saatte 2, yazın saatte 3 feribot çallışıyor ve 1 yön 30-35 dakika sürüyor.




Turumuzda sırasıyla Qala, Nadur şehirlerinden geçerek, çöl rengi kumun olduğu Ramla plajına geldik.

Ramla'dan, minik bir sahil kasabası-balıkçı köyü olan Marsalforn a gelip, Cisk molası verdik. ilk fotoda Rio de Jenerio da olduğumuzu düşünmeyin :)


Marsalfornun kıyılarında açılmış olan alanlarda deniz suyu biriktiriyorlar, bu su yazın kuruyor ve tuz toplanıyor, çok güzel görüntülerdi.
Yine ufak köylerden geçerek Dwejra'ya, Maltanın turistik tanıtımlarında genellikle gösterilen doğa harikasının bulunduğu yere geldik.



Burada dalış ta yapılabilir.
Artık acıkmıştık ve feribottan önceki son durağımız olan Xlendi'ye gelip Stone Crab adlı restoranda yemeğimizi yedik, tavsiye ederiz.

Gozo, Malta'dan daha sakin, akdeniz-ege kıyılarındaki küçük Türk koylarına benziyor, Maltaya gelince günübirlik tur yapmak için ideal bir yer.