Sıcağı sıcağına
yazılmadığında detaylar atlanabiliyor ama 2018 Agustosundaki Japonya seyahatimi
halen net hatırlıyorum. 2017 Aralığında almıştım biletleri, dolar kuru 3,8
iken. Asiana airlines ile Seul aktarmalı biletler kişi başı 560 USD idi.
Dönüşümüzü 1 gece Seul konaklamalı olarak ayarlamıştım ki, Seulu de
görebilelim. Güney Kore ve Japonya için vizeye gerek yok.
Bilet alımı
sonrası uzun bekleyiş, Agustos ayında bitti. Kurban bayramının 3. Günü
havalimanına gelip checkin yaptırdığımızda ilk enteresan bilgiyi Istanbuldaki
görevli verdi. Seule inebileceksiniz ama Seul – Osaka aktarması, beklenen
tayfun dolayısı ile yapılamayabilir. İndikten sonra sorunsuz gittik hatta biz
Japonyadayken bırakın tayfunu, yağmur bile yağmadı ama, döndükten 10 gün sonra,
Kansai havalimanını su bastığı, Osaka kıyılarındaki dev dalgaları haberlerden
okuduk.
Asiana
havayollarının ekonomi sınıfı bizce gayet konforluydu. 11 saatlik uzun uçuşta
dizlerimiz sıkışmadı, film seyredip, uyuklayıp, dergi-kitap okuyarak Seule
indik. Gece yolculuğu yaptığımızdan indiğimizde bitik durumdaydık ve daha
Osaka’ya aktarılacaktık. Asiana nın bekleme salonunda, uyku odası dolu olmasına
rağmen, geniş 2 adet pufu yanyana koyup uyuyup dinlenmeye çalıştık. Osaka
aktarması, havalimanından şehre gelip, kalacağımız Ryokan tarzı hosteli
bulduğumuzda Japonya saati akşam 9 olmuştu. 7 saatlik Türkiye farkını hiçe
sayıp, çok yorgun olduğumuzdan Türkiye saati öğlen 2’de, gece uykumuza daldık.
Aslında bu taktik jetlag için çok işe yarıyor. Yapılan gece yolculuğu sonrası
derin uyumayıp, gece uykusunu Asya ülkelerine bıraktığınızda, Asya sabah
saatinde kalkıp şehirleri gezmeye başlayabilirsiniz.
Japonya
seyahatimizi, Osaka – Nara – Kyoto ve Tokyo olarak planlayıp uyguladık.
Osaka gidiş,
Tokyo dönüş aldığımızdan şehirler arasını tek yön gittik. Bu yüzden Japonya
seyahatlerinin vazgeçilmezi Rail-Pass (sınırsız tren kullanım bileti) ihtiyacı
duymadık. Eğer tek yön değil, Tokyo – Kyoto arası git-gel yapılacaksa bile
Rail-Pass almak mantıklı oluyor.
Japonya’da
hayatın pahalı olduğunu bildiğimizden hep hostellerde kaldık ve gecelik, kişi
başı 20 Euro ödedik. Odaları 2 kişilik seçtik ama banyo ortaktı. Amacımız
mümkün olduğu kadar ucuza gezip daha fazla yer görmek olduğundan bu detay çok
önemli değildi ve ayrıca birçok gezgin ile sohbet fırsatımız oldu.
Ryokan kelime
anlamı ile Japoncada han demek ve Japon kültüründe 1500 lere dayanan bir
hikayesi var. 2019 Japonyasında ise Ryokan eşittir yer yataklı otel anlamına
gelmiş. İlk 2 gecemizi Osaka’da ryokanda geçirdik ve aklıma Tekirdağ’da bir çok
akrabamızın yatıya gelip kaldığı, yer yataklarının yetmeyip, yorganlardan yatak
yapılan bir nevi “Neşeli Günler” filmi gibi anıları hatırladım. Gerçektende,
yattığımız yer yatağı, yorgandan halliceydi ama hiç rahatsızlık duymadan çok
rahat uyuduk.
OSAKA
Kahvaltı için
markete birşeyler almaya gittiğimde 1 dilim karpuzun 30, 1 elmanın 10 TL
olduğunu görünce tamamen yerel yemeklere yönelmeye karar verdim. Yazılanları
anlamadığımızdan ve genelde ingilizce bir açıklama olmadığından, yiyeceğimiz
şeyleri şekillerinden anlamaya çalıştık.
Deniz ürünleri
sevdiğimizden büyük sorunlarla karşılaşmadık ama sabah kahvaltısında deniz
ürünü yemek istemediğimizden hamur işi bulmaya çalıştık.
İlk şaşırdığımız
konunun başında evsiz sayısı geliyordu. Osaka şehrinde tren istasyonundan inip
hostele yürürken bir çok evsiz ile karşılaştık. Genelde Japonlar, stajer olarak
girdikleri şirketten, emekli olduklarından, yaş olarak 30-40 arası işten
çıkarılma olur ise, başka iş bulmakta zorlanıyorlarmış ve bu yüzden bir çok
evsiz varmış.
Gezilerimizde
genellikle yürüdüğümüzden Osaka’daki tek günümüzde tam 19 km. yürüdük ve o gün
Japonya’nın büyüklüğünü anladık. Kaldığımız yer Tennoji istasyonuna yakındı ve
önce metro ile Umeda Sky Building adlı kuleye gittik. Gözetleme kulesine
çıkmasakta, içindeki park ve nehir kıyısını gezdik. Buradan Osaka kalesine
gelip kale içini gezdik (600 yen giriş ücreti yaklaşık 5 Euro) ve ucuz yemek
yiyebileceğimiz restoran zincirlerinden biri olan Yoshinoya da, etli pilav
yedik. Yoshinoya gibi, Matsuya ve Sukiya gibi zincir restoranlarda nispeten
daha ucuza yemek yenilebilir. Bazılarında ingilizce menü olmasına rağmen
genelde yok ve fotoğraflardan anlayıp sipariş vermelisiniz. Buradan çıkıp Namba
bölgesine geldiğimizde hava kararmıştı bile. Nehir üzerindeki cafelerde canlı
müzik yapılıyor ve insanlar eğleniyordu. Arada sokak yemekçilerinden birinden hamur
içine ahtapot parçaları koyularak yapılan Takoyaki tadıp otelimize geldik.
NARA
Sabah kalkar
kalkmaz Tennoji istasyonuna yürüyüp Nara biletimizi aldık. İstayondan Japon
tarzı cheese cake alarak kahvaltımızı bu şekilde hallettik. Çok güzel kokulu
ama bildiğimiz cheese caketen farklı olarak pufidik normal kek gibiydi. 40
dakikalık tren yolculuğu 470 yen (yaklaşık 4 Euro) ve indikten sonra , 1,5 km. uzaktaki
dünyanın en büyük bronz Buda heykeli olan Todaiji Budist tapınağına yürümek dünyanın
en enteresan yollarından biri. Nara’nın doymak bilmeyen sırnaşık geyikleri ile
selfie çektirebilirsiniz. Geyiklere gelmeden önce dedesi ile yolda yürüyen 8
yaşlarındaki bir çocuk bize şeker hediye etti.
Todaiji (ve diğer
Budist tapınaklarına) giriş ücretleri genellikle 500 yen (ortalama 4 Euro)
Şansımıza tapınak
önünde müzik ve dans etkinliği vardı. Onu da seyredip, yine geyikli yoldan tren
istasyonuna geldik. Bu defa 1 saat sürecek yolculuğa 710 yen (yaklaşık 5,5
Euro) ödeyerek Kyoto ya geldik.
KYOTO
Kyoto Japonya’nın
eski başkenti ve başkent Kyotodan alındığında ismi Edo olan şehrin adı Tokyo
oluyor. Aynı harflerden oluşması herhalde Kyoto’ya saygıdan dolayı. Gerçektende
Kyoto büyüleyici bir yer. Çevrede Kimono ile gezenleri burada sık sık görebilirsiniz.
Hatta tek gördüğümüz geyşayı burada gördük. Sadece biz değil, Japonlar bile
fotograf çekmek için çırpındılar.
Sabah Nara’yı
gezdiğimizden, Kyoto’daki ilk günümüzde kaldığımız hostelin yakınlarında
dolaştık. Gion-Shijo metro istasyonuna yakın kalıp yakındaki “food market” e
gidip, nehir kıyısı piknik yapanları izleyip, marketten sushi – bira alıp
hostelimize gelip yedik.
Ertesi gün,
farklı yerlere gideceğimizden günlük otobüs biletine 600 yen ödeyip aldık.
Önce Kyoto
imparatorluk sarayına gidip bahçesinde dolaştık. Oradan, eşimle hemfikir
kaldığımız Japonyadaki gördüğümüz en güzel yer olan Kinkakuji (Golden Temple) ye
geldik. 1224 yılında dağ evi olarak tamamlanan yapı daha sonra tapınağa
dönüştürülmüş. İnanılmaz güzel, huzur veren bir bahçesi var ve zaman kısıtı
olmasa tüm gün zaman geçirilebilir. Buraya giriş 400 yendi.
Kinkakuji’den
sonra 1 aktarma yaparak Bambu bölgesine Arashiyama’ya geldik. Tek ana cadde
üzerinde şirin dükkanların olduğu bölgede, önce Kogenji Tapınağını bahçesini
gezip, yan taraftaki bambu ormanında yürüyüş yaptık.
Buradan yine bir
aktarma ile Nanzenji tapınağına gelip, tapınak içine girmeden, bahçesinde
gezdik ki çok güzel fotoğrafik alanlar var. Nanzenji çevresinde bir çok tapınak
var, hepsine girilse hem zaman hem para israfı diye düşündüğümüzden genelde
dışarıdan foto çekmeyi yeterli gördük.
Hedefimiz buradan
Ginkakuji ye gidip Philosophers path ten yürümekti ama yorgunluk bizi
hostelimize yakın son durağımıza, Maruyama Parkına geldik. Ara sokaklardan
yürürken, tek gördüğümüzü geyşayı, evden çıkıp arabaya binene kadar geçen 10
saniyede görebildik.
TOKYO
Shinkansen, hızlı
tren, mermi tren, bullet train, ne derseniz deyin, hızı etkileyici. Farklı
tipte hızlı trenler var, önceden hangisi daha hızlı diye bakmalısınız, genelde
3 saat süren (450 km) yol bizim gibi yanlış hızlı tren seçilirse 4,5 saat
sürebiliyor. O bile güzeldi.
Toplam 3 gece
kaldık Tokyoda ve ana tren istasyonuna iner inmez yakındaki Tokyo imparatorluk
sarayının bahçesine ve çevresinde yürüyüp, kalacağımız hostele akşam üzeri
geldik. Bu ulaşımı metro ile yaptık ve sadece 5 durak gitmemize rağmen, bir
daha metroya binmeyeceğimize tövbe ettik.
Bize verilen
tüyo, “yoğun saatler haricinde kullanın”dı. 19:20 de bindiğimiz ve 15 dakika
süren yolculuk bir ömür gibi geçti. Vücudumuzun her yerine temas vardı (saygılı
bir temasJ) ve bir
istasyonda içeri giriş sırasındaki yüklenme ile, eşime bir baskı daha geldi ve
huh diye sanki son nefesini verdi. 2 parmağımızla tuttuğumuz sırt çantalarımızın
ağırlığı bir yana, sıkıştırmalar diğer yana, 15 dakika sonra kendimizi metro
dışına attığımızda sinirden gülmeye başladık. Saat kaç olursa olsun metro
kullanmayacağımıza söz verdik ve hostelimize geldik. Japonya’ya sadece birer
sırt çantası ile geldiğimizden(kişi başı 6 kg.), yanımıza 5er günlük kıyafet
almıştık. Hostelin hemen yanındaki yıkama odasında,eşyalarımızı 200 yen
karşılığı yıkayıp, 100 yen karşılığı kuruturak, eşyalarımızı odamızın mini
balkonuda tam kurumaları için astık ve marketten aldığımız yemeklerimizi yiyip uyuduk.
Bu arada ister
restoran ister hostelde olsun Japon tuvaletlerine ayrı bir parantez açmak
gerekiyor. Hangi tuşun ne işe yaradığını bulmak için hepsine basmak lazım.
Sifon bile hangisi tam anlaşılmıyor ama Japonyaya gidipte, evimde bu tuvaletten
olsun demeyen yoktur sanırım. Otomatik taharet çubuğu, klozet ısıtması, müzik
yayını gibi özellikler var.
Ertesi gün,
metroya tekrar binmemeye yemin etmiş olan bizleri zorlu bir sınav bekliyordu.
Günlük otobüs bileti satın alıp hem yön duygumuzu test ettik hem de sadece
Japonca yazı olan otobüs haritasını çözdük. Fakat Tokyo da şöyle bir durum var.
500T gibi uzun hatlar yok ve nispeten daha yakın bölge içi hatlar oluyor ve kaldığımız
yerden 18 km uzaktaki National Museum of Emerging Science a gelmek için 4 farklı
otobüse bindik. 500 yenlik günlük sınırsız otobüs bileti fiyat olarak ucuz
fakat zaman açısından sıkıntı yaratabilir. Taksiye binerim yaa nolacak demeyin,
aman fiyatlara bakmadan binmeyin, fahiş fiyatlarla karşılaşabilirsiniz.
Ayrıca otobüs
aktarması yapacaksanız, indiğiniz ve bineceğiniz durak ismi aynı olsada, bu
aynı durak anlamına gelmiyor. Örneğin bir kavşakta indiniz durak ismine bakıp,
100 metrekare içinde aynı isimle farklı duraklar var ve sizin aktarma
yapacağınız otobüsün hangi durağa geleceğini bulmalısınız. İlk aktarma
noktamızda çok zaman kaybetsekte, otobüs hatlarını gösteren harita üzerinde,
aktarma yapacağımız otobüsün güzergahını bularak, hangi durakta durabileceğini
tahmin eder olmuştuk. Otobüslerin hepsinde internet var ve ücretsiz. Otobüs
firması TOEI ve sitesinde hem nasıl kullanacağınızı ve güzergah ile ilgili
bilgi alabilirsiniz https://www.kotsu.metro.tokyo.jp/eng/tips/bus_ride.html
Koştu, topa
vurdu, konuştu. Bunun haricinde insansı robot Sophie ve farklı Japon
yenilikleri ile temas kurduk.
Buradan çıkıp
Shinjuku bölgesindeki Tokyo Metropolitan Government Building e geldik çünkü
ücretsiz seyir terası vardı. Şehrin tepeden manzarasını seyredip, bölgedeki
sushicilerden birine girdik. Bir bant üzerinde, renkli tabaklar geçiyor, nigiri
ise 2 adet, roll ise 6 adet oluyor ve her tabak renginin bir fiyatı var. Kaiten
zushi adlı bu tarz restoranlar, masaya garsonun getirdiği restoranlardan daha
ucuz.
Uzun süren otobüs
aktarmaları, müze, yemek derken Shinjuku’da akşam 10 olmuştu. Shinjukudan,
hostele dönmek 3 vasıtaydı ve ilk otobüse binip ilerlerken, daha önceleri
yaptığımız gibi, internete girerek, aktarma yapacağımız otobüsün saatine
bakıyorduk ki, bir sonraki otobüsün saatinin sabah 6 yazdığını gördük. İlk
etapta anlamadık ama sonra dank etti, son otobüsü kaçırmıştık. Bu otobüs
kimbilir nereye gidiyordu ve inmemiz gereken durakta inip plan yaptık. Yürüsek
5 km mesafe vardı ve yorulmuştuk. Tüm otobüs hatlarını gösteren haritamızı
açtığımızda bulunduğumuz yerden yaklaşık 1-2 km kuzeyde otobüslerin
yoğunlaştığı bir bölge vardı ve buraya gitmemizin mantıklı olacağını düşündük.
Oraya giden hatların listesini yaptık ve ilk uygun otobüse atlayıp ilerledik.
Gerçektende, yoğun bölgede bir çok otobüs ve tren istasyonu vardı. Tren hattına
baktığımızda kaldığımız yere yakın olan istasyondan geçen tren hattı bulduk ve
yürümemek için bu sayede stresli ve yorgun şekilde hostele ulaştık.
Hostelde 6 oda
vardı ve sabahları, ev sahibimiz kimonosu ile gelip, Ghibli film müzikleri
cdsini açıp bize kahvaltı hazırlıyordu. Tost, yumurta, sosis, meyve suyu,
kahve, çay içebiliyorduk.
Tokyo’daki son
günümüzde, Asakusa ve Ueno bölgelerini gezdik. Özellikle Ueno’daki Tokyo
National müzesini gezip çevrsindeki parkta dolaştık.
Tokyo Ulusal
Müzesi 4 ana alandan oluşuyor. Japon ressamların sergileri ana bina Honkan’da,
Japon arkeolojisi Heiseikan’da, özellikle tarihi Çin eserleri Toyokan’da ve
Horyuji hazineleri girişte soldaki binada bulunuyor.
Müze girişi 620
Yen ama özel bir sergi varsa ayrıca ödeme yapmak gerekiyor. Yukarıda
saydıklarım 620 Yen içinde.
Ueno parkı
içinde, Son Samuray filmine ilham olan Saigo Takamori’nin heykeli bulunmakta.
1870li yıllarda Japonyada gerçekleşen modernleşmeye karşı çıkarak imparatorluğa
karşı isyan çıkaran, 1877’de savaşını kaybedip harakiri ile intihar eden bu
samuraya itibarı, ölümünden sonra iade edilmiş.
Bugunkü sakin
turumuzun sonunda Japon Ocakbaşına Izakaya’ya gittik. Menüde tavsiye edilen
midye çorbası, çeşitli deniz ürünleri ile hazırlanan krep olan Okonomiyaki ve
ızgara ton balığı yedik. Pirinç şarabınıda denedik ama beğenmedik. Yemek sonrası
ne alırsan 100 yen mağazası Miniso ararken, bir Türk dönercisinin bağrışını
duyduk. Bağıran arkadaşla göz göze geldik “döner vereyim mi abi” dedi, “şimdi
yedik sağol” diye cevap verdim ve gülüşerek Minisoya ulaştık. İster kendiniz
için ister hediyelik eşya olsun en mantıklısı Miniso’dan alışveriş yapmak.
Herşey 100 yen değil tabi ki ama bütçeye uygun bir çok şey var.
GENEL
-Japonya çok
sıcak. Ağustos ayında Japonya’ya gelmeyin denecek kadar sıcak. Nemli olduğundan
30 derece gösteren değerlerde hissedilen çok fazlaydı Eşim beyaz tenli ve ilk
gün giydiği şorttan sonra, bacakları alerji oldu, diğer günleri pantolanla
dolaşmak zorunda kaldı. Seyahatinizi bu gibi etkenleri azaltmak için farklı
zamanda yapabilirsiniz
-Google maps
offline haritaya izin vermedi ve yandex hiç yok. Farklı offline haritalardan
Maps.Me kullanılabilir
-Tren saatleri
için olmazsa olmaz uygulama ve web sayfası Hyperdia
-Elektrik girişi
farklı olduğundan dönüştürücüyü önceden temin etmelisiniz.
-Marketlerde hem
sıcak hem soğuk yiyecekler var. Mikrodalgada ısıttırabilirsiniz. Daha ucuz
yemekler için Yoshinoya, Matsuya, Sukiya yı unutmayın. Bu zincir restoranlarda
ya menüye bakıp, garsona sipariş veriyorsunuz ya da otomat’tan istediginiz
yemeyi seçip, ödemesini otomata yapıp, aldığınız fişi garsona veriyorsunuz.
Gittiğimiz tüm restoranlarda su ücretsizdi. Genelde normal su değilde,
tatlandırılmış su verildi.
-Ülke içi uzun
mesafe 2 yere gidilecekce Japan Rail Pass alınmalı. Sadece yurtdışından
alınıyor. Tek yön gidilecekse Rail pass daha pahalı gelebilir.
-Japonya çok
kalabalık ama bir o kadar sessiz. 38 milyonluk Tokyo’da yürürken bir defa korna
sesi duymadığımız gibi, ana caddede bizim sesimiz en çok duyulandı.
-Japonlar çok
yardımsever fakat ingilizce büyük problem. Ama bir şekilde anlaşılıyor.
Yardımsever olukları kadar kurallara bağlılar. Otobüs seyir halindeyken şöföre
soru sormaya kalktım, gözünü yoldan ayırmayarak kızdı, otobüs durunca soruma kibarca
cevap verdi.
-Japonya’da
tuvalet sıkıntısı çekmiyorsunuz. Her yerde bedava ve tertemiz umumi tuvalet
bulabilirsiniz.
-bir çok evsiz
var ama rahatsızlık vermiyorlar, sadece gece, dışarda yattıklarında
görülüyorlar.
-Japonlar çok
çalıştıklarından, sosyalleşme sorunlarını içki ile gideriyorlar bu yüzden
geceleri çok sarhoş görebilirsiniz.
-Barış Manço
Japonya konserini seyredenlerin bildiği şu iki kelime “arigato gozaymaz” yani
“çok teşekkürler”, o kadar çok kullanıldı ki teşekkürden bunaldık.
-Japonya’da
kadınsı takı ve kıyafet kullananlar var. Topuklu ayakkabı ve etek giyen erkek
bile gördük.
-alışveriş için
7Eleven ve benzeri mağazalar var, genelde 24 saat açık.
-hediyelik eşya
ve kendiniz için Miniso mağaza zincirini unutmayın
-Hostellerde
ayakkabılarınızı çıkarıp içeri girmeniz gerekiyor.