2 Mart 2011 Çarşamba

Heidelberg, Almanya, 2010

Bu seneki iş seyahatlerimin sayısı arttı ve aynı sene içinde 2. defa şirketimizin ana ofisinin bulunduğu, birçok Almana göre Almanyanın en güzel şehri olan Heidelberg'e geldim.
Heidelberg, Frankfurt havaalanından yaklaşık 80 km uzaklığında ve nüfusu 140bin.(bunun 30 bini öğrenci ve bilhassa eczacılık fakültesi Almanya'nın en iyisi diye kabul ediliyor)
Şşehri ikiye bölen Neckar nehri ve üzerindeki eski ve yeni köprüleri, kalesi, yemyeşil olmasından dolayı çok güzel ve sakin bir şehir.
Eğitimden fırsat bulduğunca şehri gezdim ve yurtdışından gelen meslektaşlarım ile beraber 1 saatlik mini bir rehberli tur yaptık.
Heidelbergin en meşhur caddesi olan Hauptstrasse, nehir ile kale arasında kalan ve yaklaşık 1,4 km.lik yürüyüş alanına sahip bir alışveriş caddesi.

Ana caddenin sağ ve sol taraflarındaki küçük sokaklarda çok hoş.
Hauptstrasse üzerinde çeşitli tarihi binalar var,
Caddenin sonuna doğru ise Marketplace denilen meydan ve şehrin en büyük ve önemli kilisesi var, ayrıca aşağıdaki son ev, zamanının zenginlerinden birinin evi


Kilisenin alt yolundan nehre giderken görülen tarihi köprü ve köprüden ve şehrin çeşitli noktalarından görülen kale ise belki de şehrin en etkileyici noktası.

Heidelberg ahalisi nehir kenarında yürümeyi ve yazın güneşlenmeyi seviyor,
Bu arada Almanya'ya gittiğimde en sevdiğim şey yemek yemek :) büyük porsiyonlar ve gidilen bara özel biralar bana mutluluk veriyor.
Bu restaurantlar içinde Kulturbrauerei ve Vetterbrauerei hem yemekleri hem biraları muhteşemdi gerçekten.
Bu Temmuz ayında Almanya'da olmamın bir güzelliği daha vardı, Alman arkadaşlarla beraber 2010 Güney Afrika Dünya Kupası yarı final Almanya-İspanya maçını beraber seyredicektik.
Maça ben de Fenerbahçe formam ile hazırdım.
Yaptığımız şehir turundan sonra maçı izleyeceğimiz depodan bozma, havuz ve plaj voleybolu olan bir tesise ama gelmeden önce karnım acıkmıştı ve buluşma yerinin girişinde bir bar gördüm, önünde sandalyeye oturan birkaç amca vardı. Manzara Türkiyeden tanıdıktı ve yanlarına gittiğimde türkçe konuştuklarını görünce içeride yemek olduğunu öğrendim, hemen bir sosis + pommes tabağı hazırlattım :)
Almancılar bilirler, pommes patates kızartması demek, hakkaten söylenişi daha kolay, Almanya'ya 1 kere giden annemin de 30 yıldan beri patates kızartmasına pommes deme sebebi bu olsa gerek :)

Mac atmosferi güzeldi, tramvaylarda Deutschland diye bağıran Almanya formalı gençler ile beraber geldiğimiz toplu alanda biralarımızı içtik ama sonuç Almanya için kötü oldu.
İspanya haketmişti ama maçı, Almanlar da bunu kabul ettiler
Bu kadar seyirci içinde tam önümde bir ispanyol kız oturuyordu ve kimse tek kelime laf etmedi.

Bu arada hemen tramvay ücretini de söyleyeyim, tam 2,2 Euro,
Aslında merkez yürüme mesafesinde ama 2-3 durak ta olsa kullanmak gerekti.

Bir Almanya klasiği olan Hanuta + sosis alışverişinden sonra Türkiye'ye döndüm.

ek:
Bu iş gezisinden 6 ay sonra eşimle beraber tekrar Heidelberge geldik, bu sefer kaleye de çıkma şansımız oldu. Kaleden de bir kaç fotograf eklemek istiyorum. Kale girişi 5 Euro ve içerisindeki eczacılık müzesi girişini de kapsıyor.










Tabi Vetter Brauerei de biramızı içmeden dönemezdik. Arkadaşımız Luis ile şerefe yaptık.

1 yorum:

  1. çok çok güzel bir gezi olmuş. kutlarım sizi. bende gitti ve çok beğenmiştim heıdelberi. ama ara sokakları ve Hauptstrasse deki bir çok yeri gezemedim. . bir dahaki sefere bakalım . selamlar

    YanıtlaSil