1-2 yıl önce
Mehmet Yaşin’in Hurriyet Seyahat ekinde yazısını okuyup fotoğraflarını görerek
etkilendiğim Ronda’ya gelmek üzere okyanus kıyısındaki Sanlucar de
Barrameda’dan yola çıktık. Hem tren hem otobüs şansı var Ronda’ya gelmek için,
biz araba kiralamıştık ve arabamızla merkezdeki parka glip, şehir turumuza
başladık.
Deniz
seviyesinden 750 metre yükseklikteki Ronda yolları, virajlı olduğundan araba
ile ulaşmamız 2 saati buldu.
Ispanya, Endülüs
bölgesi uzun yıllar Müslümanlarım egemenliği altındaydı ve bu etki 1492 den
sonra son Müslüman bölgesi ele geçirilerek bitti. Bu tarihten sonra bölgede
yaşayan Müslümanlar ya göçe yada Hristiyanlığa zorlandı. Ronda bu yıllarda
Müslümanların bir nevi sığınağı oldu. 1566 yılında Ronda’daki Müslümanların
isyanını bastırmak üzere gönderilen İspanyol ordusu bozguna uğratılınca 2.
Philip katliam yapmak üzere ordusunu buraya yönlendirdi.
19 yy.ın başında
Napolyon’un işgali ve Yarımada savaşı ile birlikte Ronda’nın nüfusu 3 yılda,
15binden 5bin e indi ve günümüzdeki 35binlik nüfusa ulaşması yıllarını aldı.
Arabımızı Plaza
de Socorro’ya parkettikten sonra boğa güreşi alanı ve vadi manzarasını
fotoğraflayıp, her İspanyol şehrinde olan Plaza de Espana dan geçip adı Puente
Nuevo (yeni köprü) olan ama yapımı 1784 de tamamlanan köprüye geldik.
Kanyon üzerindeki
bu köprü muhteşemdi.
Buradan Arminan
caddesi üzerindeki çeşitli müzeleri geçip Ayuntamiento (belediye binasına)
geldik.
Aynı meydandaki
katedralden geçerek arka sokaklarda bir lokanta bulup meze tabağı (çeşitli
tapaslar) – deniz mahsullü paella yiyip, park yerine gelmeden hemen önce bir
cafede tatlı yiyip kahve molası verdik.
Şu fotoğraftaki
tüm şeylere 11,70€ vermenin sevinci ile bir sonraki durağımız olan Granada’ya
doğru yola çıktık.